Bu hikaye Mardin’de tek başına yaşayan bir kadının hikayesi. Abir 40 yaşında, bir bebeğin ve kendisinden uzakta olan üç çocucuğun annesi. Abir göç yolculuğunda ve sonrasında cinsel travmalara ve işkenceye maruz kalmış bir kadın
‘’Hakkıma ulaşmak için koşuyorum, sizinle birlikte koşuyoruz’’
Bu hikaye Abir’nın hikayesi, Abir kimliğinde tüm kadınların
16 Haziran günü korkunun, dehşetin ve çaresizliğin vücut bulmuş haliyle karşımdaydı Abir. Konuşuyor, dalıyor ve sonrasında sessizliğe bürünüyordu. Ne söylediklerinin bir başlangıç noktası vardı, ne de söyledikleri arasında bir bağlantı. Sadece sözcüklerin ağzından dökülmesine ve kendisinden uzaklaşmalarına ihtiyacı varmışçasına gözleri gözlerimi ve ruhumdaki merhameti ararcasına bakıyor, belki de tutunmak istiyordu. Bense dinledim, dinledim ve dinledim.
‘’İçimde bir şeyler kırıldı, döküldü, dağıldı her bir yanıma…’’
Travma, derinliğinin ne kadar olabileceğini yanlızca yaşayanın bilebildiği kuytu bir kuyu. Abir nın kuyusunda göç serüveninde yaşadıkları, cinsel travmaları ve işkence deneyimleri vardı. Aradan yıllar geçiyor, ne var ki yaşadıklarının kasveti dağılmıyor, omzundaki yükü her geçen gün daha da ağırlaşıyordu.
Büyük çoğunluğumuz için zorlu geçen, bizleri ruhumuzdaki çatlaklar ile yüzleştiren bu zorlu pandemi dönemi Abir için de bir kırılma noktası yarattı. O çatlaklardan birşeyler su yüzüne çıkmaya, sinsi sinsi her yanını sarmaya başladı. Kabusların, çığlıkların, ruhsal sancıların her tarafını sardığı evinde hatta kendi bedeninde, bir karar alıyor ve kendi iyileşme sürecini kendi başlatıyor. Haziran sabahı telefonun diğer ucunda cılız, güvensiz bir o kadar da telaşlı bir ses WHH derneğine ulaşıyor, psikolojik destek istediğini belirtiyor, böylelikle iyileşmek için ilk adımını atıyor.
İlk zamanlar haftanın iki günü seanslarda bir araya geliyor, minik adımlarla ama güvenli ama sağlam adımlarla ilerliyorduk. Bazen tıkanıyor, bazen dağılıyor bazen de kaybediyorduk birbirimizi. Ta ki Abir bir sonraki seans için aradığımda ; ‘’ Randevu günümü bekliyordum ben de’’ demesine kadar. Sonrasında tanıdık bir his sarardı beni, sisler dağılır varlığımızi yine yeniden fark ederdik.
‘’ Neden? İnsan olan bunu yapabilir mi?’’
‘’Bunu yapanların bir cezası olmalı’’
Bunlar Abir nın derin bir nefes aldıktan sonra birkaç sıcak gözyaşının eşlık ettiği sessiz çığlıklarıydı, zaman zaman dilinden dökülen.
Abir için bu sürecin kolay geçtiğini söyleyemem aslında hala tam olarak geçtiğini de söyleyemem, kim söyleyebilir? İnsanlardan kaçan, geleceğe dair ümidi olmayan, kalbi her an kıyamet kopacakmış gibi çarpan Abir için bunun kolay olduğunu kim söyleyebilir? Ama zaman geçiyordu, Abir sokağındaki köpekleri besliyor onları seviyor, parktaki çocukları oyun oynarken izlemeye gidiyor ve hayalinde gurbetteki çocuklarına gelecekte ebeveynlik yapmaya başlıyor.
‘’Evimizin avlusunda kokusu tüm bahçeyi saran limon ağacının altındaki salıncakta sallanıyorum, dışardaki araba gürültüsünün ve çocuk bağrışlarını hatırlıyorum, kendimi en çok bu anda güvende hissediyorum’’ diye gülümseyerek mutlu çocukluğunun anısının hayalini anlatan Abir yaralarını iyileştiriyor, hayal edebiliyor ve gülümseyebiliyordu.
Abir nın iyileşme sürecini besleyen elbetteki başka kaynaklar da vardı; sıcak ve güvenli bir evin sağlanması, doktora giderken telefonun diğer ucunda tanıdık bir sesin ona eşlik etmesi ve ihtiyacı olduğunda her zaman ulaşabileceği birilerinin var olduğunu bilmesi.
Geriye dönüp baktığında neler söylemek istersin Abir? diye sorduğum bir gün; ‘’ Konuştuklarımız beni ikna ediyor, yaşadıklarımı, şu anımı daha iyi anlayabiliyorum. Aldığım psikolojik destekten sonra ,yaşadığımı, düşünebildiğimi ve hissedebildiği mi tekrardan fark edebiliyoum. Benim gibi olan hatta başka başka derdi olan kadınlara da illa bunu yapın, psikolojik destek alın derdim.’’ demişti Abir, başkalarının iyiliğini düşünebilen daha güçlü bir kadını görüyordum karşımda süreci sonlandırırken.
‘’ Neden? İnsan olan bunu yapabilir mi?’’
‘’Bunu yapanların bir cezası olmalı’’
Bunlar Abir’in derin bir nefes aldıktan sonra birkaç sıcak gözyaşının eşlık ettiği sessiz çığlıklarıydı, ne zaman sonlanacaklarını hiç bilmediğim…
Yaşadığımız travmalarımızdan sonra hayata tutunabilmek için bir neden, bir anlam ararız, yine yeniden gülümseyebilmek için. Abir’in de tutunabilmek için bir umudu vardı. Kendinden uzakta, lübnanda yaşayan 3 çocuğuna kavuşmak , kucağındaki bebeğinin minnacık ellerini hiç bırakmamak. En derinliklerinde bir yerde ise günü geldiğinde yaşadıkları, unutamadıkları için hak ettiği adaletin yerini bulması…
Ben Gülbahar, ülkelerinden, köklerinden kopmuş, koparılmış insanlarla çalışıyorum. Yüzlerce hikayeye tanıklık etmiş biri olarak her hikayeden bir parça alıp büyük, kocaman bir bohça yapmak isterdim. Öyle büyük bir bohça olsun ki içinde tüm renklerin seslerin tatların kendiliğinden bir araya geldiği, biri olmadan diğerinin eksik kalacağı ve içini her açtığında kendisine ait olanın orada olacağını, kaybolmayacağını bilebileceği bir bohçam olsun isterdim..
Gülbahar ve Abir, psikolojik seanslardan birinde. Gülbahar, Welthungerhilfe'de çalışıyor desteğe ihtiyacı olan kişilere destek veren bir psikologdur. © Welthungerhilfe. Mardin,, Türkiye, Ocak 2020 |